Yorumları: 12
Konuları: 0
Kayıt Tarihi: 09-03-2013
Verdiği Teşekkür: 0
Aldığı Teşekkür: 0
RE: Türkiyede Yaşayan Nadir Hayvan Türlerimiz Lütfen Okuyup Paylaşalım
Kaldigimiz yerden Devam ediyoruz
BATI ANADOLU VE MUGLA CIVARI:
ANADOLU PARSI KAYITLARI,
Dilek Yarımadası'nın, 1966 yılında Milli Park olarak ilan edilmesinin en önemli nedenlerinden biri, Anadolu Parsı'nın burada yaşıyor olmasıydı. Soyunun tükenme aşamasına gelmesindeki etkenler, bu tarihlere kadar yoğun avcılık ve artan insan etkinlikleri gösterilmektedir. Post desenleri, sessiz yürüyüşü ve arazideki en küçük engebeden çok iyi yararlanması sayesinde, parsı doğada görmek çok zordur. 1962 yılında, Söke'li bir avcı Milli Park sırtlarında bir Anadolu Parsı vurarak, postuyla bir fotoğrafını çektirmiştir. Güzelçamlı ve Doğanbey köylerindeki yaşlıların anlattıklarına göre, l950-60'lı yıllarda geceleri öksürüğe benzer kükremeleri çok kereler duyduklarını, bu sesin bir canavara ait olduğunu söylemişlerdir.Büyük ve derin vadilerin olduğu ormanlar, çalılık ve maki kaplı sarp dağların olduğu Dilek yarımadası ve Beşparmak Dağları, Anadolu Parsları için çok iyi bir yaşam alanı olmuştur. Gün doğumu ve gün batımında etkin olan Anadolu Parsı tek dolaşmakta ve kaya oyuklarını barınma yeri olarak kullanmaktadır.
Beşparmak Dağları'nda keçi sürüsü güden bir çobanın anlattığına göre ”1960'lı yıllarda genç bir oğlandım.Keçi sürülerimiz vardı. Köyümüz Beşparmak'ın yamacında olduğundan, hayvanları daha yükseğe yaylıma çıkarıyordum.Köyde büyüklerimizden dağda kaplan (Anadolu Parsı) olduğunu öğrenmiştim. Dağa çıkarken çok korkardım ama bugüne kadar bana hiç denk gelmemişti. Bir gün yine sabah çok erken keçileri dağa çıkardım. Hava karanlık ama mehtap vardı. Resimli mağarayı (Prehistorik kaya resimleri, Beşparmak Dağları'nın birçok yerinde vardır.) geçince bir kükreme sesi duydum. Hemen kovanlığın (köylülerin, ayılar ballarını yemesin diye yüksek kayalıklara, taşlardan ördükleri yer) tepesine çıktım ve izlemeye başladım. Mağaranın içinden, uzun kuyruklu çok büyük bir kediye benzeyen bir hayvan çıktı. Kaplan dedikleri bu olmalı dedim. Korkudan dizlerim titremeye başlamıştı. Keçilerden birinin boğazını ısırdı ve öylece bekledi. Keçi debelendi ve bir süre sonra hareketsiz kaldı. Onu bıraktı ve arka arkaya tam 12 keçinin kanını emdi. Keçileri yemiyor, sadece kanını içiyordu. Köpek havlıyor, fakat yanaşamıyordu. Sonunda köpeğe de saldırdı ve onu parçalayarak yemeye başladı. Bu çok ilgimi çekmişti. Oysaki keçileri yememişti. Büyüklerime anlattığımda köpek etli tuzlu olduğundan çok severmiş. Bir de domuz mozalarını ve oklu kirpiyi de severmiş. O yıllarda çok az olan oklu kirpi, günümüzde çok bollaştı. Bunun nedenini ben kaplanın (Anadolu Parsı) yok olmasına bağlıyorum. Doğanın dengesini biz insanlar bozdu. Hayvanlarımızı öldürmesin diye, domuz mozalarından yakalayıp kesiyor, üzerine tarım ilacı sürüp, kaplanın(Anadolu Parsı) su içeceği yerlere bırakıyorduk. Kaplan da domuz mozasını yiyor, bir süre sonra ölüyordu. Yüksek kayalardan gelen kartallar, ölen kaplanın üzerine çullanıp büyük bir iştahla yiyor ve onlarda ölüyordu. Artık günümüzde ne kaplan kaldı, ne de Beşparmak kartalları. Bir keresinde, Pınarlık'ta suyun kenarındaki kumun üzerinde, tüysüz kıpkırmızı iki tane kedi yavrusu gibi enik gördüm. Köye gittiğimde dedeme anlattım. Onlar dedi, kaplanın yavrularıdır, bu hayvan yavrularını karıncalardan korumak için su kenarlarına doğurur, çünkü karıncalar sudan geçemezler dedi. Beşparmak Dağları'nın birçok bölgesinde buna benzer yaşanmış olaylar vardır. Bu dağlarda yaşayan yöre sakinleri, hayvanlarını yemesin diye yaşanan süreç içinde, fotoğraflarda görüldüğü gibi kaplan kapanı denilen bu tuzaklarla, demir kapanlarla, teknolojinin ürettiği tarım ilaçlarıyla ve tüfeklerle Anadolu Parslarının soyunu tüketmiştir.
Kaplanlar ve Ayılar
Sıcak, kayalık, sık bitki örtüsü arasında 1950'li yıllarda yaşayan kaplanları yöredeki yaşlılar anlata anlata bitiremiyorlar.
1947 yılında Kayadibi Dağı eteklerinde kedi gibi hırlama kükreme duyan köylüler dikkat kesilmiş. İnekleri gütmeyip dağa bırakanlar sürünün akşam olunca eksik dönmeleri üzerine silahlanıp sürek avına başlamışlar. 90'lı yıllarda Ören yerinde bekçilik yapan Osman Gürsoy'un anıları ise hayli ilginç:
1950 yılında Labranda'nın arka taşlık tepesinde akan çay'ın ortasına kaplan iki yavru yapmış. Bekçi şöyle devam ediyor: "9-10 yaşlarındaydım, o zamanlar çobandım. Ana kaplanın olmadığı bir anda yavruları görünce elimdeki tara ile kestim. Çocuktum bilemedim, kurt yavrusu sandım. Ertesi gün yine sürüyü götürürken deliye dönen ana kaplan sürüye daldı. Keçilerden birini gözümün önünde yedi. Daha sonraları bir çok çobanın keçisini hep yedi. 1951'de yine birgün sürüyle giderken keçiler kaplanı görünce çil yavrusu gibi dağıldılar, bu defa kaplan kaçtı. Gelip anlattım, köylüler kaplan ve ayıları vurmak için av partileri düzenlediler. Kurnaz hayvandı. Kendi barındığı yerde değil, dışarda avlanır, Antik Kentin yakınlarına gelip gizlenirdi. Sürüye dalınca hayvanın ciğerine saldırır. İlk önce ciğerini yerdi. Yiyemediği kısımlarını ağaca asar, acıkınca dönerdi. Dağda taştan yapılma kaplan kapanları hala durur. Eskiden Kaplanı yakalamak içine ciğer koyardık. Ayılar ise bal dolu kovanlara dadanmışlardı. Ayılar için ayı kovanlığı yani kayalar üzerine duvarlar örülür içeri girmesi engellenirdi. Çoğu vuruldu ve beslenme yetersizliği yüzünden şimdi ne kaplan ne de ayı kaldı" diyor...
Akdeniz'in son kaplanlarının içi doldurulmuş olanlarını İzmir Bornova'daki Ege Üniversitesi Tabiat Tarihi Müzesi'nde görebilirsiniz.
Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. TR KANGAL web sitesi hayvan severlerin oluşturduğu bir platformdur. sitemizde kumar, bahis vb. yasadışı faaliyetlerin sağlanması söz konusu değildir. trkangal.com daki videolar internet ortamında yayın yapan diğer video sitelerinden alıntıdır. Sitemiz, 5651 sayılı yasada tanımlanan "yer sağlayıcı" olarak hizmet vermektedir. 5651 Sayılı kanun’un 8. maddesine ve T.C.K’nın 125. maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. İlgili yasaya göre, site yönetiminin hukuka aykırı içerikleri kontrol etme yükümlülüğü yoktur. Bu sebeple, sitemiz "uyar ve kaldır" prensibini benimsemiştir. sitemiz de sansürlenmemiş içerik yoktur. telif hakkına konu olan eserlerin yasal olmayan bir biçimde paylaşıldığını ve yasal haklarının çiğnendiğini düşünen hak sahipleri veya meslek birlikleri, hakkında t34h3r@trkangal.com mail adresinden bize ulaşabilirler. Buraya ulaşan talep ve şikayetler tarafımızdan incelenerek, şikayet yerinde görüldüğü takdirde ihlal olduğu düşünülen içerikler sitemizden kaldırılacaktır. ayrıca, mahkemelerden talep gelmesi halinde hukuka aykırı içerik üreten ve hukuka aykırı paylaşımda bulunan üyelerin tespiti için gerekli teknik veriler sağlanacaktır.